22 Temmuz 2010 Perşembe

Yine Aynı Hikaye


Bir varmış bir yokmuş. Sibiryanın insan yaşamaz yerinden türeyen bir millet varmış. Yıllarca gezmiş gezmiş durmuşlar. Yıllarca savaşmışlar, öldürmüş ölmüş, yer değiştirmişler. Yolculuktan yerleşikliğe, öldürenden dövene, ölenden ezilene şeklinde değişimlere uğramışlar. En bilinen ülkesini Anadoluya ve Avrupa'da küçük bir kıta parçasına kurmuşlar. Daha sonra dünyaya ayak uydurup başlamışlar biz de yapalım biz de yapalım demeye. Bu adaptasyonlardan biri de futboldur.

Futbol Türk ülkesine girdikten sonra basit bir oyun olması ve her kesimden insana hitap edebilmesi ile belli birkaç aşamayı yaşadıktan sonra, ülkenin en ön planındaki olayı olup durmuş. Yıllar geçmiş, dünya değişmiş, futbol değişmiş ama Türklerin futbola bakış açıları pek değişmemiştir. Rekabet etmeyi, dostluğa her daim değişecek genleri taşıyan bu millet, iki tane sivri rakip çıkarmış. Bu rakiplerinin birinin ismi Galatasaray, diğerinin ismi fenerbahçe olmuş. Önceleri olay eğlence, spor olarak görülürken, yıllar geçtikçe içindeki dürtülerini kontrol edemeyen bu millet, iç savaşa gidecek duruma getirmiştir bu rekabeti. Evet Galatasaray ve fenerbahçe rekabeti günümüzde bir spor rekabetinden çok ötedir. Belli başlı değişmezleri vardır ve gerek rantçılar, gerekse polyanna'cılar bu rekabetin dostluk ve kardeşlik içinde olabileceği mesajını vermekten geride kalmamışlardır.

Bugün bu iki takım taraftarı grup olarak karşılaştığında, olayların kaçınılmaz olduğunu herkes biliyor. Bu insanlar arasında dostluklar da vardır elbette ama genel anlamda iki grupta birbirini hiç sevmiyor. Söz konusu futbol olduğunda siyaset, açlık, yoksulluk yalan oluyor. İki kişi bu rekabete ayak uydurmuşsa, her şeyi unutabiliyor. Bu iki takım arasında maç olduğunda da iki takımın futbolcuları da bir anda kendini kaybedebiliyor. Hatta rakip taraftarlar bile bu iki takımın rekabetini kıskanıyor ve bir yerde konusu geçse, tutmadıkları takımlar hakkında atıp tutuyorlar.

Bu rekabette ara sıra değişen dengeler olsa da son yıllarda artık değişmeyen durumlar söz konusu olmaya başladı. Galatasaray dünyanın en iyi takımları sıralamasında 1. liğe yükselme başarısı gösterebilse de bu başarıyı fenerbahçe üstünde hiç gösterememiştir. Yine fenerbahçe en kötü zamanlarını yaşadığı anlarda bile Galatasaray karşısında bir anda dünyanın en iyi takımı olabilmektedir.

Son yıllarda yapılan maçlarda iki takımın da üstün olduğu maçlar oldu. Fakat genelde futbol olarak Galatasaray üstünlük kursa da gol atmaya gelince Galatasaray, bu konuda beceriksizlik abidesi, fenerbahçe oyuncuları ise 50 milyon €'luk golcülere taş çıkartacak kabiliyete sahip oluyorlar. Bu niye böyledir, nasıl böyledir bilinmez. Gerçekten iyi bir tez konusu olabilir.

Hikayenin kalanı ise normaline uygun olarak gelişti. Daha önceki yazılarımda da dedim ki Galatasaray çok pozisyona girer ama fenerbahçe 1-0 kazanır. Eh yorum sizlerin. Dün akşam yine bir hazırlık maçından çok başka olaylar vardı. Her faule itirazlar, her sertlik anında kavgalar, tribünlerde olmayacak işler ve müthiş bir maç sonu stadyum çıkışı. Evet derbi şanına layıktı. Hakeme tamamen hak ettiği sarı kartı hak etmediğini söylemek için üstüne yürümese, Selçuk atılmayacaktı. fenerbahçeli oyuncuların bu şekilde kırmızı kart göreceğini hiç aklımdan geçirmezdim bunu da yaptılar. İtiraz etmekten kırmızı kartın böylesi de oldu. İkinci yarı rakip sahaya geçmeyen fenerbahçe yine yunanistanı oynadı. Galatasaray yine kale önlerinden, direklerden, beceriksizlikten golü bulamadı. Santosun düşe kalka attığı gol maçın sonucunu belirledi. Reijkard'ın dehası, rakip sahaya geçmeyen takıma karşı, pivot forvetini oyundan alarak, gol bulmak üstüneydi. Ama bunu bir program kodlamada girse makine hata verir. Maalesef yanında yalandan duran adamlar veremedi demek ki hata. Mehmet Batdal çıktı Emre Çolak girdi.

Galatasaraylılar bari burada yenelim dediler ama olmayacağı belliydi. Sezon öncesi bu iki takımın da durumunu belirlemek için bu maçı kimse kıstas almasın, saçma olur. Bu iki takım arasındaki maç asla gerçekleri yansıtmaz, çünkü olay çok farklıdır.

Sonuç olarak; Serdar Özkan olmamış, Musa Çağıran çok heyecanlı, Ali Turan rönesans coğrafi keşiflerinde gibi, Sabri kırk yılın başı isabetli ortalar açtı, yazık oldu, Arda pas yapmaktan gol atmayı unutsa da sahanın en iyisiydi, Gökhan Zan'ın bu takımda ne işi var, Serkan Kurtuluş'un suçu ne niye sol bekte, Cana madem bu halde, oynatmayın arkadaş, Sarp gerileme dönemine devam ediyor, Mehmet Batdal'ı eğitirlerse çok büyük bir yıldız transferi olmuş...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder