19 Aralık 2014 Cuma

TV'den Spor İzlenebilir Mi?

Maç seyretmek ikiye ayrılır. Taraftar olarak ve sporsever(seyirci diyen de var) olarak. İkisinin konuya bakışı çok farklıdır. Bir sporsever aynı zamanda bir takımın taraftarıdır genelde fakat bir taraftar genelde bir sporsever değildir. Şunu da ilk cümlelerin arasında belirtmek lazım maçın yapıldığı yerde bulunmak neredeyse her zaman TV'den izlemekten iyidir. 

Sporu sevmek, sevdirmek lazım çünkü insan olarak avcı toplayıcı dönemlerimizden kalma içgüdülerimiz nesilden nesile aktarılmaktadır. Sadece içgüdülerimizi ne kadar bastırıyoruz, spordan ne kadar kaçıyoruz yüzleşmemiz gereken konu bu aslında. Şimdi çıkıp okla, mızrakla yemek bulmaya gerek kalmadığı için oturmayı, yatmayı, şişmanlığı hastalık olarak görmeyi tercih ediyoruz. Bu saçmalıklardan kurtulmak için spor yapmalı ve yapılmasını teşvik etmeliyiz. Sporu sevdikten sonra bu işi hakkıyla yapan kişilere de saygı duyacak ve merakımız bu yönde artacaktır. Öncelikle sporu sevmeliyiz ki daha sonra bunu izlemekten keyif alabilelim. 

Ülkeden ülkeye değişen sporu izleme kültürel farklılıkları da ortaya çıkmaktadır. Sayılı spor kanalımız var ülkede. Onların da birkaçını ayırırsak genel öncelikleri futbol oluyor tabi. Diğer branşlarda bir program bulmak, izlemek, yeni spor dalları hakkında bilgi edinmek pek bize göre değil. Yine de bulduk peki kalite standartlarımız ne halde bunlara da bakmamız lazım. TV'lere veya internet medyasına baktığımızda genelde bizi çeken, ilgiyle izlememize sebep olacak insanlara pek denk gelemiyoruz. Maç anlatan spikerler, onlarla birlikte içimizi bunaltan yorumcular öncelikle maç izlerken ilk rakibimiz oluyorlar. İşini iyi yapanlar yok demek değil tabi bu yorum ama sayılarının az olduğu da aşikar. Daha sonra oturup sporla ilgili bir program izleyelim desek ya seviye yerlerde aranıp bulunamayacak kadar dipte veya konuşan kişiye zorla saygı duyulmaya çalışılırken sıkılarak kanalı değiştirmekle sonlanıyor heyecanımız. 

Kısaca TV'den spor izlemek zor. İçeriğin kalitesi genelde düşük kalabiliyor. Kalmasa da size aktaranların kalitesi düşük oluyor. Bunları bir arada bulunca kendimizi şanslı hissediyoruz. Herkesin yapabileceği birşey olan spor konusunda izlenebilecek içeriğin bu kadar az olması da büyük soru işareti aslında. Sonuca gelirsek sporu önce yerinde izleyelim yoksa TV'den izlemek konusunda kendimizi iyi oranda geliştirmemiz gerekiyor.

11 Aralık 2014 Perşembe

Bizim Ülke ve Spor



Erkek nüfusunun %99'u kadın nüfusunun da %1'i spor uzmanıdır bu ülkenin. Bu yüzden spor ve muhtelif birkaç konu erkek muhabbeti, geriye kalan tüm konular kadın veya uzman muhabbetleri olarak algılarda yerini almıştır. Açıkçası envai çeşit spor organizasyonu olsa da %99'lık usta kısmın %97'si ile sadece futbol konuşabiliriz. Bu da demek oluyor ki futbol konusundaki uzmanlığımız diğer sporları toplayıp gelseniz yine de döver. Peki bu kadar iyi bildiğimiz bir konuda dünya standartlarında birkaç branş haricinde niye bu kadar gerideyiz?

Hepimiz aslında bunun da sebebini biliyoruz, çünkü uzmanız. Yoksa kimsenin fikrinin TV'de izlediği, gazetede okuduğu kişilerin düşünceleriyle alakası yok. Bu adamlar sadece mevcut düşünürlere muhalif ya da destekçi olabilirler. Açıkçası güzel ülkemde birilerinin bir konuyu bilmediğini itiraf etmesi kolay görülen bir şey değil. Özür dilemek, bilmediğini söylemek birçok kültürde erdemli bir davranış olarak görülürken Türkiye'de zaafiyet olarak gözükmektedir. Algılarımız neden bu halde nasıl bu hale geldi bilinmez ama durum gerçekten vahim.

Ustalık konusundan başlayalım, tribün olaylarını bitireceği söylenen ama tribünleri bitiren bir uygulama ile sezon açıldı. Her zamanki gibi plansız bir sistem, hataları ile çoşkuyu futbol sezonuna vermiş bulundu. Kocaman stadlarımızın içi boş kalıyor artık, takımlar zararda, oyun zararda, itibar zararda fakat niyeyse herkes karda deniyor. Herkes suçu birbirine atarken taraftar iyice stadlardan soğuyor ve zaten profesyonellikten uzak Türk futbolu gaz faktörünü de kaybedince iç sıkıntısı halini almaya başladı. Avrupa'da alınan başarılar ve başarısızlıklar örnek içine girmemeli. Şu anda ligimizde oynanan herhangi bir maçı izlemek için gerçekten motivasyon gerekiyor, çünkü zevk aldığını söyleyen insan dürüstlükten yüksek oranda fedakarlık yapmıştır.

Adı 2. branş olan basketbolda ise iddialı takımların maçları haricinde yine boş tribünler yine sessiz sakin maçlar. Maçlar bazen muhteşem oluyor ama onlara da gölge düşürecek hareketlerden geri kalmıyoruz ki hafızalarda yer etmesin. Zaten açık alanda hava şartları kötüyse oynanamayan, salon haliyle sokak hali birbirinden farklı bir spor olan basketbol çok fazla insana ulaşamıyor. Ulaşan insanların da salona gitmesi için heves yaratılamıyor. İlginin bu kadar düşük olduğu bir branşı TV'den izlemek de pek mümkün olmuyor, sonuç ortada. Maçlarına kimsenin gitmediği kadınlar bu branşta aldı başını gitti, profesyonellikle alakası olmayan erkek tarafımızda ise ev sahibi olunan turnuvaları atarsak yine elde var 0.

Lokomotiflerde durumlar böyleyken diğer tüm branşları tek tek açıklamak saçma olacak. İnsanların ekstra emek vermediği, fedakarlık göstermediği diğer hiçbir branşta başarılı olma şansı yok bu ülkede. Kulüplerin parası yok. Olsa da sporcuya gelene kadar aralarda kara deliğe düşüyorlar. Devlet katkısı ancak üst düzeye ulaşanlara var ki o da yetersiz. Üst düzeye ulaşana kadar gelinen yolu soran yok!

Kısaca beden eğitimi derslerinde kızların dedikodu yaptığı, erkeklerin futbol ve basketbol oynadığı bir ülkenin sporu seven insanlarıyız biz. Çabamız haklı, mücadelemizde destekçimiz çok az. Bu kadar da iyi biliyoruz oysa konuyu, niyeyse bir yerde bir şey var ve yine niyeyse herkes bilse de o şeyi bulamıyoruz...