13 Şubat 2014 Perşembe

Sakarya'da Bir Turnuva Daha Bitti

Geçtiğimiz hafta yapılan şehir için gelenekselleşmeye doğru yol alan ama aslında çoktan geleneksel hale gelmiş U16 Hazırlık turnuvasını bitirip İstanbul'a geri döndük. 1 hafta boyunca Sakarya'da yine basketbol dolu günler geçirdik ve önümüzdeki yıllarda bu çocuk 16 yaşında şöyleydi böyleydi diyeceğimiz genç basketbolcuları izleme ve maçlarını anlatma fırsatı buldum.

Bu turnuva katıldığım 4. U16 turnuvası oldu. Maalesef  2011'in tadına daha yaklaşamadı Sakarya'da yapılan son 3 turnuva. Biraz da şans tabi, iyi jenerasyonlara aynı anda denk gelebilmek. İkiye ayırmak gerekirse yazıyı Milli Takımımız ve öne çıkan yıldızlar şeklinde bölmek en doğrusu olacak.

2014 U16 jenerasyonumuz yıldız oyuncu barındırmayan, takım savunması ve savunmayla gelen hücumlar üstünden skor bulan bir ekip görünümündeydi bu turnuvada. Genelde az sayı yedik, iyi savunma yaptık ama winner oyuncumuz maalesef yok. Tüm kritik maçları da rakiplerin winner oyuncularına kaybettik. İki isim istatistik olarak ön plana çıktı. Ömer Faruk Yurtseven ve Ömer Utku Al. Bu iki oyuncu da geçtiğimiz yıl Yıldızlar Türkiye Şampiyonasında fark yaratmışlardı zaten. Ama geçen yıldan bu yıla gördüğüm kadarıyla pek birşey koyamamışlar, umarım yaza kadar daha iyi hale gelirler. Takımın en büyük açığı yüzdeli şut performansı olan oyuncu veya oyuncular. Yakalanan o kadar fazla boş şut oluyorki bu kadar da kaçmaz diyerekten saç baş yolma durumları oldu herkeste. Sezon devam ediyor, oyuncularımız elbette üstüne biraz daha koyacaklardır. Beraber yaptıkları antrenman ve oynadıkları maç sayısı arttıkça daha iyi bir U16 Türkiye izleyebileceğimizi düşünüyorum.

Turnuvada diğer öne çıkan oyuncular ise(Atatürk Spor Salonunda oynayan oyuncular bazında bu düşünceler) Letonya'dan Arthurs Strautins ve Rodions Kurucs, Almanya'dan Kostja Mushidi, Fransa'dan Bathiste Tchouaffe(Şuaffe diye okunuyor bazen insanı zora sokabilen bir soyisim) ve son olarak Karadağ'dan Ognjen Carapic.

Letonya'nın şampiyonluğunda en önemli iki isimden biri olan Strautins turnuvanın sayı kralı oldu. Şutuna çok fazla güvenen bir oyuncu ama yaşına göre fiziksel avantajını kullanarak çok kez faul isabetleriyle de skor üretti. Kurucs ise tam bir lider. Takımın temposunu yükseltmeyi çok iyi bilmesinin yanında oyunun her yönüne katkıda bulundu tüm turnuva boyunca. Takım ona ne zaman ihtiyaç duysa sorumluluğu aldı ve Strautins'le beraber şampiyonluğu Letonya'ya getirdiler.

Almanya'da Mushidi yaş grubuna oranla çok büyük bir fizik avantajına sahipti. Ne zaman istese içeriyi çok rahat zorladı ve sayılarının büyük bölümünü böyle buldu. Fakat bunun yanında çok yumuşak bir bileği var ve hücum alanının her bölümünden sayılar üretmeyi başardı. Türkiye maçında ise yarı finali tek başına getirdi.

Karadağ ise gelişimi bu şekilde devam ederse çok kısa süre sonra Teodosic ayarında bir oyun kurucuya sahip olacak. Carapic hem çok iyi şutör hem de oyunu gerçekten çok iyi okuyor. 2010'da Teodosic'i izlerken ne kadar keyif aldıysam bu turnuvada da onu izlerken aynı keyfi aldım. Tek şanssızlığı onun ayarında hiçbir takım arkadaşı olmamasıydı.

Son olarak geride kalan hayatımda toplamda kaç maç izlediğimi ve son 2.5 yılda kaç maç anlattığımı hesaplamam çok uzun vakit alır ama unutamayacağım anlardan birini yaşatan bir isim Bathiste Tchouaffe oldu. Karadağ ile oynanan çeyrek final maçının 2. yarısında 2 dakikalık süre içinde 4 hücumda 2'si tepeden 1'i sağ 1'i sol çaprazdan 4 tane 3 sayılık basketi üst üste atarak herkesin gözlerini fal taşına çevirdi. Tam alev aldı gidiyordu ki Karadağ'lılar acımadı bileğinin üstüne yatıp turnuva sonuna kadar onu bir daha izletmediler bize. Fransa'nın şampiyonluğu kaybetmesinin de yegane temeli bu oldu.

Sonuç olarak yine kaliteli yıldız adayları izledik. İlerleyen yıllarda bu genç oyuncuların büyük bölümü Avrupa basketboluna yön verecekler. Onları ilk izleyenlerden olmak yine büyük bir zevk oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder