28 Haziran 2010 Pazartesi

2010 FIFA Dünya Kupası



2010 Dünya Basketbol Şampiyonasına hazırlanmaktan en sevdiğim aktivitelerden, TV başında yatıp, kaşınarak maç izlerken, aklıma gün içindeki değişik psikolojilerimden türeyen içeceğimi yudumlarken, devre arası gelse de bu beceriksizlerin kaçırdığı golleri ben PES te atsam demeyi özledim. Neyse ki akşam maçlarına daha fazla ilgi gösterebiliyorum. Fakat şampiyona fikstürü akşamları güzel maç gündüze paspal maç koyma gibi bir felsefe izlemedi doğal olarak ki bazen sıkıcı maçlara da mağruz kalınıyor. Hele ki ilk turlarda tüm maçların(Almanya hariç) alt bitmesiyle oynamadığım bahislerden kaybettiğim paralara yandım.

Neyse dünya kupasında bana göre yeni yeni güzel şeyler olmaya başladı. Ne İngiltere'nin elenmesi ne de Fransa'nın rezilliği tahminimin dışında bir durum değildi. Kendimi bildim bileli patlama yapması beklenen İngiltere,(Galatasaray'daki Mehmet Güven hesabı) yine milletinin elinde patladı ve çeyrek final göremeden evine gidip yaz tatiline başlamayı tercih etti. Fransa ise komiktir Zidane ve grubu emekli olduktan sonra yeni neslin kralını tanımaz tavırlarıyla ve Fransız düşünce yapılarıyla daha ilk turdan dağıldılar evlerine.

Tabi birçok elenen takım var ama bunlardan kayda değer olduğunu düşündüklerim; Avustralya, İtalya, Kamerun ve Fildişi Sahilleri. Öncelikle koca oğlandan yani İtalya'dan başlayayım. Ben kendimi bildim bileli defans yapan, rakip biraz futbol oynayıp onlara üstünlük kurdu mu tekme tokat moda giren, ilk golü atarlarsa maçı çekilmez hale getiren ülke. Yunanistanın Avrupa'da başlattığı ölümüne savunma felsefesi başlarda bu kupada da kendini gösterdi ama her zaman ki gibi uygulayanları sahanın çimlerine gömdü. Daha ilk maçta yenilmekten kılpayı kurtuldular klasik bilmiş medya bunlar turnuva takımı güçlerini sonraya harcıyorlar dediler ama biri çıkıp bana cevap versin. Niye?

Her oyuncu 1 km fazla koşsun ilk maç 3 puan alan takım kalan 2 maç da 1 puan alsa genelde gruptan çıkıyor. İlk maçını kazanan İtalya beraberlik alamayacak mıydı, bırakın lütfen siz mi futbol anlatıyorsunuz? Yaşlanan takım ve artık tam beceremedikleri defansı ile ilk maçtan eleneceklerini tahmin ettim ve beni yanıltmadılar. Teşekkürler İtalya sizin yüzünüzden maç izlememe lüksüm olmayacak.

Daha sonra Kamerun geliyor aklıma. Bu adamların puan alamamasını ben hiç anlamadım anlayanlar bana anlatsın. Kadrosunda memleketin yerlisi kalmamış bir takım. Dünyanın en iyi liglerinde oynayan oyuncuları ve yıldız futbolcuları ile rakipleri çok koşan teknik yönü zayıf Japonya, Laudruplardan sonra hala yeni ekolünü tam oluşturamamış Danimarka, bu ikisinden bile puan alamadı Kamerun. Demek ki adamlar oynamak istemiyor arkadaş birileri de çıkıp fark etsin bu adamları CM'ye koy, az biraz futbol bilen bir adam mesela TV lerde spor programlarında bol atan dayılardan biri bile o Japonya'yı bu Danimarka'yı yener resmen şaka gibi.

Bunlardan biri de Avustralya oldu. O gruptan en aşağı 2. tur görürler diyordum kaliteli jenerasyonlarının son demlerindeydiler son maçta galip de geldiler ama Almanya'dan 4 yemenin acısı fena çıktı 4 puanla çıkamayanlardan oldular onlar da.

Son olarak yıldızlar karması Fildişinin yine zorlu gruba düşüp ilk turda elenmesi durumu. Açıkçası üzüldüm, adamlar saldırgan futbol oynuyor, fizik güçleri yüksek ve ellerinde Drogba var. Bu adam için maç izleyen yüz binlerce insan var. Tek tek saymadım ama olmadığını kanıtlanmadıkça bence var. Türkiye'de istediği zaman rakipleriyle dalga geçen Keita'nın yedek kaldığı, Toure kardeşlerin formda olduğu dünyanın hep kaliteli liglerinde oynayan futbolcularıyla, Brezilya'ya biraz hakem faktörü ile yenildiler ve elendiler. Brezilya idareten futbolla rahat çıktı gruptan hadi bakalım hayırlısı.

Son olarak Arjantin, Gana ve Uruguay'ın sürpriz olmayan çeyrek finalleri yanında an itibari ile oynanan maçtan da Hollanda'nın galip geleceğini varsayıyorum.

Kupaya devam, eğlencenin durumu iyi, vuvuzelalar keşke çalanların boğazına kaçsa...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder